Çevresel kirlenme, sigara kullanımı, obezite, uygunsuz beslenme alışkanlıkları ya da beslenememe, fiziksel aktivite azlığı son dekatta kanserin daha sık karşımıza çıkmasına neden oluyor. Ortalama ömrün uzaması da görülme sıklığının artmasında diğer bir etken. Tüm ülkeler kanserle savaşta belli programlarla hareket eder ve ülkemizde de ‘’Ulusal Kanser Programı’’ vardır. 2030’lara gelindiğinde ortalama her yıl 27 milyon kanser vakasına tanı konacağı öngörülmektedir. Ülkemizin de içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler için durum daha da kötüdür. Öncelikli olarak önleme çalışmaları yapılmazsa bu halk sağlığı sorunu giderek büyüyecektir.

Dünya Sağlık Örgütü 2008 yılında yayınladığı raporda onkolojik bakımın psikososyal bileşenlerinin her ulusal kanser bakım planının bir parçası olmasını ve psikonkolojik hizmetlerin de her bir kanser tedavisi servisinde sunulması gerektiğini belirtmiştir. Bu raporda sağlık çalışanları tarafından kanser hastaları ve yakınlarına tedavi sırasında ve sonrasında psikoonkolojik danışmanlık hizmeti ile bir dizi psikososyal desteğin sağlanıp durumları hakkında anlaşılır şekilde bilgilendirilip, gereksinim ve tercihlerine saygı gösterilmesi gerektiği de vurgulanmıştır. Raporda bu konudaki desteğin ancak özelleşmiş personelle olacağı için bu konudaki eğitimlerin teşvik edilmesi gereği de vurgulanmıştır.

Kanser olmak kişinin fiziksel, psikolojik ve sosyal işlevlerini etkiler. Dolayısıyla da ruhsal toplumsal sorunlar bedensel sorunlardan daha az değildir. Günümüzde bu bilinçle psikoonkoloji bilim alt dalı gelişmiştir; tedavinin önemli bileşkesidir. Ülkemizde psikiyatri klinikleri içinde yürütülmektedir, hizmetin sistemli olduğunu söylemekse zordur. Psikoonkoloji hasta ve ailelerinin psikososyal sorunlarını ele alır ve çözüm üretmeye çalışır.

Kanser hastalarının çoğunun ölüm korkusu, hastalıkla baş etmede sorunlar, beraberinde başlayan depresyon (%7-56), kaygı bozukluğu (%6-47) gibi psikiyatrik hastalıklar, ilaç yan etkileri, ağrı gibi üstesinden gelmeleri gereken sorunlar vardır. Hasta aileleri için de bu konuların bazıları sorun alanıdır.

Stres düzeyi kanser hastalarında normal popülasyondan daha yüksektir. Bazen hastalığa bağlı travma sonrası stres bozukluğu da görülmektedir. Depresyon, kaygı, yer zaman yöneliminde bozulma, bellek sorunları, kullanılan ilaçlara bağlı ya da tutulum yerine bağlı gerçeği değerlendirme yeteneğinde bozulmalar psikiyatrik müdahale gerektirir. İlaç tedavileri ve bilişsel davranışçı terapi yaklaşımının bu gibi durumlarda işe yaradığı gösterilmiştir.

Kanser sadece hastanın değil aynı zamanda ailesinin de sorunudur. Sosyal desteği iyi olan hastaların daha hızlı iyileşebildiğine dair çok sayıda vaka raporları vardır. Çünkü varolan stres ve depresyonun azaltılması tedaviye uyumu da artırmaktadır. Kanserlerde psikolojik tedaviler bireysel psikoterapi, psikolojik eğitim, grup terapileri, gevşeme, meditasyon teknikleri, altta yatan hastalığın medikal tedavilerini kapsar. Hastadaki öfke, kızgınlık, hayalkırıklığı, suçluluk gibi duygular mutlaka ele alınmalı, hastalıkla mücadele gücü artırılmalıdır. Değerlendirme görüşmeleriyle işe başlanır. Tedavi Değerlendirmede yapılanmış testler kullanılmalı ve hastanın gidişi objektif olarak ele alınmalıdır. Hastanın duygu ve düşüncelerini anladıktan ve değerlendirme görüşmelerinden sonra sorun odaklı çözümlere geçilebilir. Özel sorunlarla ayrıca ilgilenilmelidir. Bağırsağın cilde açılması ya da memenin alınması sonrasındaki sorunları bu özel sorunlar içine alabiliriz. Hastanın ve ailesinin bu yeni durumlara hazırlıksız yakalandığını göz önüne almak gerekir. Hastaların eş ya da ebeveynlerinde de depresyon ve kaygı olabileceği düşünülüp erken fark edilip tedavi yoluna gidilmelidir. Bu açıdan hastanın ve yakınlarının duygularını paylaşmasıönemlidir. Her sorunla tek başına savaşmaya çalışmak işe yaramaz. Hastanın hastalığını ayrıntılı olarak bilme ve kendini hazırlama hakkı vardır. Bunun ona nasıl söyleneceği önemlidir. Genel olarak ilk aşamada inkar etme daha sık görülür. Bu inkarın tedavi seçeneklerini yok saymaya varmadan ele alınması gerekir.

Günümüzün bir gerçeği olarak tedavi edilmiş kanser hastalarının sayısı toplumda artmaktadır. Bu hastaların da tekrarlar mı vb korkuları olmaktadır. Tedavi öncesinde ve bitiminde de kanserin bir yolculuk olduğu hatırlanıp bu yolculuğun bileşenleriyle birlikte
çalışmak önemlidir.


Prof. Dr. Asena Akdemir

Psikiyatri Uzmanı