Saç, ne kadar da çok masalı, efsaneyi, filmi hatırlatır. Alman edebiyatının önemli hikâye ve masal yazarlarından Grimm Kardeşler’in ünlü masalının ana kahramanı upuzun, yerlere kadar inen saçlarıyla Rapunzel bir kuleye hapsedilmişti. “Samson ve Delilah” hikayesindeki Samson bütün gücünü saçından alıyordu. Hair filmindeyse bir başkaldırı sembolüydü saç. Saç, tarihin her sahnesinde pek çok farklı anlayışı temsil etmiştir.

Toplu bir saç aristokrasiyi anlatırken bazen de uzun ve dalgalı bir peruk asaleti temsil etmiştir. Bazı Afrika ülkelerinde çamura bulanmış bir saç güzel kabul edilmiş, bazen de hiç taranmamış ve hiç kesilmemiş bir saç Hindistan’da neredeyse kutsal bir anlam taşımıştır. Özgürlük, yaratıcılık, çekicilik, dini inançlar, zenginlik gibi ne kadar da çok şey anlatır saç. Saç konusunda sayfalar dolusu yazmak mümkün ama şimdilik saçın tarihi serüveninde kısacık bir gezinti yapalım.

Çok eski çağlarda ve ilkel topluluklarda sıradan insanlar genellikle sıradan basit  saç modelleri kullanıyorlardı. Aristokratlar, zengin tabakası ve soylular ise daha farklı kendilerine özgü karmaşık saç modelleri geliştirdiler. Bu saç modelleri sosyal statü sembolü idi.

Sümerli asil kadınlar saç fileleri ile yapılan çok ağır topuzlar yapıyor, başı çevreleyen örgüler kullanıyor ya da saçlarını tutam tutam omuzlarına doğru bırakıyorlardı. Saçlarına hoş kokan nişasta ve bitkiler sürüyor; ve som altın ve değerli taşlarla inci, yakut, zümrüt ve elmas saç tokalarıyla süslüyorlardı.

Saçın kültürel amaçları tarih boyunca umutlar, rüyalar, akımlar ve zamanın zaferleri ile dönüşümlü olarak değişmeye ve gelişmeye devam etmiştir. Bir zaman en gösterişli kabul edilen bir saç biçimi bile her zaman güzelliğin en sağlıklı veya en doğal ifadesi değildi.

Orta çağ zamanlarında moda tıraş edilmiş kafaya yıkanmadan uzun süre dayanan inanılmaz süslü peruklar giymekti. O zaman kabul gören buydu.

Eski Mısırlılar uzun süre saçlarının uzamaya dalgalı hal almasına ve serbest büyümelerine izin verdilerve onlara pek önem vermediler. Ta ki zaman içinde önde gelen kişilerden biri saçın ilgilenmek için çok fazla önem taşımadığına karar verene kadar.

Böylece hem erkek hem de kadın için saçlarını kazıtma ve peruk giyme modası başlamış oldu. Bu tüm Mısırlıların saç bakımı ve peruklarını sağlamak amacı ile geniş bir berber ve peruk endüstrisinin doğmasına neden olmuştur.

Doğal saç aşağılanırdı o kadar ki doğal saçların tıraşlanmasını dini inanışın bir parçası olarak algılanırdı.

Peruklar eski Roma İmparatorlu- ğunda da çok yaygındı. Bu moda yeni sakal tıraşı olmuş ve düzgün kısa kesilmiş saçlarla savaşa giden Sezar’ın lejyonerleri tarafından kısa bir süre için terk edilmiştir.

Sonunda Roma İmparatorluğu bölündüğünde erkeklerin saç krallığı da bölündü. Batı temiz kesilmiş sakal tıraşlı bir görünüm geliştirmiş ve Doğu toplumları uzun saçlarını ve sakallarını devam ettirmiştir.

Milattan önce 8. yüzyılda Kuzey Avrupa’da yaşayan Kelt toplumunda saçlar özellikle uzatılırdı. Bu bir erkek için gücün bir kadın için de doğurganlığın ifadesi idi. Kadınlar ve erkekler süslü düğümler ve örgülü saçlar kullanırlardı. Saçlarını değişik şekillerde bağlar ve uçlarına mücevherler takarlardı.

Klasik Yunan döneminde (M.Ö. 500-400) kıvırcık saçlar yalnızca günün modası değil aynı zamanda yaşama ait davranışın da göstergesiydi. Bukleli saçlar devinim, değişim, özgürlük ve yaşama mutluluğunun simgesi olarak kabul edilirdi. Eski Roma İmparatorluğu’nun kadınları doğal saçlarının gerçek yapısını cesurca sergilerken sonradan kilisenin baskıları sonucunda ya kamufle etmişler yada tamamen örtmüşlerdi.

Asırlar boyu saç modasının bu kafa karıştırıcı doğası ve kuşak farklılıkları saçın uzun veya kısa olacağı konusunda yarattığı şiddetli ve karmaşık tartışmalar tarih içinde saç üzerine araştırmalar yapılmasını çekici kılmaktadır.

18. yüzyıl boyunca Amerika, peruklu erkek ve kadınların ülkesiydi. Bu modanın önemli bir kısmı Avrupa’dan gemiler yardımı ile getirilmişti. Ve bu dönemin stillerinin ne doğal ne de sağlıklı olduğunu söylemek zorundayım. Kadınların aşırı hacimli ve pek çok durumda kaba perukları genel toplum içinde geçici bir modaydı.

Bu peruklar telli ve donanımlıydılar ve dik durmalarını sağlamak için her türlü yapısal teçhizat ile tıka basa doldurmuşlardı.

Bunları takan kadın özel uyuma araçları gibi destek malzemelerine sahip olmak zorundaydı çünkü bu “saç stilleri” iki haftada bozulmadan kalmak üzere tasarlanırlardı. Kimin en kötü ve bazen korkutucu saçbiçimini tasarlayıp uygulayabilece- ği bir yarışmaya dönüşmüştü. Bir kadının başı üzerindeki saçlarında peruk olarak gemiler inşa edilmiş, bahçeler ekilmiş, güneş sistemleri oluşturulmuştu.

Ülkemizde kadın saçı, yüzyıllar boyunca makas yüzü görmeden uzatılmış, saçın kuvvetine göre bele, hatta topuklara kadar inmiştir. Öyle ki kadın güzelliği ve özellikle de görücüye verilen kızlar için  “kirpiği yanağında, saçı topuğunda” diye övülürdü.

Saç karşıtlığın sembolü olarak da kullanılır. Günümüz protestocularından olan punk’çılar burjuva tarzı yaşamı protesto etmek için saçlarını başkaldırının bir sembolü olarak değişik şekillerde kestirip şok edici renklere boyamaktadırlar.

Kurtuluşun simgesi olarak saç 1960’lı yıllarda kadınların saç şekillerinde farklı bir itirazı görmek mümkündü. Bayanlarda kurtuluşun simgesi olan kısa kesilmiş düz ve basit saç şekli kadınsı davranışları ihmal etmeden erkeklerle eşitliği simgeliyordu.

Saça yüklenen anlamlar, semboller birkaç sayfaya sığmayacak kadar fazla.