Michal Bardavid, kendinizden bahseder misiniz? Okuduğunuz okullardan ve yaptığınız işlerden konuşalım mı?
Üniversite hayatıma Boston’da Brandeis Üniversitesi’nde başlayıp ikinci yılımda Boğaziçi’ne transfer oldum ve lisans eğitimimi psikolojik danışmanlık bölümünde tamamladım. Yüksek lisansımı İstanbul Üniversitesi’nden Endüstriyel Psikoloji alanında aldım. Ayrıca İspanya’da Uluslararası Dans Terapisi Enstitüsü’nde uzun bir eğitim programından sonra Dans Terapisti unvanını aldım. 2010 ve 2011’de Boğaziçi’nde dans terapisi temalı seçmeli bir ders verdim, 2015 Fail döneminde tekrar vereceğim, bu da beni çok heyecanlandırıyor. Bireysel ve grup şeklinde dans terapisi workshopları veriyorum, şirketlere de farklı çalışmalar yapıyorum. Bir de medya alanında çalışıyorum: Daha önce 6NEWS’da İngilizce haber spikerliği, Bloomberg HT’de ise program sunuculuğu yaptım. Son 2.5 senedir ise CCTV – China Central Television kanalında uluslararası muhabirlik yapıyorum. Hem Türkiye haberlerini takip ediyorum, hem de farklı bölgelere gerek haber gerekse belgesel çekimleri için gidiyorum.

Sizi önce televizyoncu kimliğinizle tanıdım ve sonradan fark ettim ki on parmağında on marifet ya da yeni bir tabirle çok şapkası olan birisiniz, üstelik çok gençsiniz. Bu kadar çok işi nasıl yönetiyorsunuz?
Ve dostlarla çevrili canlı bir sosyal hayatınız ve hobilerinizin de olduğunu düşünüyorum. Ben birbirinden apayrı iki işim olduğu için çok mutlu bir insanım, insanların tek yönlü olmadıklarına, içlerindeki potansiyeli kullanmaları gerektiğine inanıyorum. Yönetme konusuna gelince, benim için anda kalmanın çok kritik olduğunu fark ettim. Mesela bir dans terapisi workshopu veriyorsam, o an enerjim, duygularım, düşüncelerim, yani her şeyimle orada olmalıyım. Belki iki gün sonra Ukrayna’ya protestoları takip etmek üzere gidiyor olabilirim, onu asla düşünmemeye çalışıyorum. Her şeyi birbirinden vakit ve enerji olarak ayırıyorum. Aynı şekilde haber ile meşgulsem, o anda oradayım, başka bir şeye odaklanmıyorum. An ve an programlı ve dengeli olmaya çalışıyorum. İş hayatımın yanında tatlı bir sosyal hayatım var çünkü harika, sevgi dolu dostlarım ve ailem var, beni çok mutlu eden ve destekleyen… Bana enerji veriyor sevdiklerim.

Normal bir gününüz nasıl geçer?
Çok cevabı olan bir soru bu. Yılın her hangi bir kaç gününü alsanız, birbirinden alakasız hayatlar görebilirsiniz. İstanbul’daysam evde sakin bir şekilde haber yazıyor olabilirim, akşamüstü spora giderim, akşam ya dans ederim ya dizi keyfi yaparım. Haber için seyahatteysem, sabah çok erken kalkar, kameramanımla birlikte olay yerine gideriz. İnsanlarla röportaj yapar, akşam otelde haber yazar, sabah yine aynı tempo olayları takip ederiz. Bir dans terapisi workshopum var ise sabah kalkar ilk kendim kullanacağım müzikleri dinlerim, kendi kendime dans eder merkezime gelmeye çalışırım. En sevdiğim rahat kıyafetlerimi giyer sonra da beni en çok mutlu eden işi, dans terapisi seansımı vermeye giderim. Akşamına ise tatlı bir yorgunlukla uykuuu…

Meme kanseri günümüzün en yaygın hastalıklarından birisi ne yazık ki. Siz de meme kanseri hastalarına veya belki de tedavisini tamamlamış kişilere dans terapisi veriyorsunuz. Dans terapisi nedir, nasıl uygulanır?
Dans terapisi, bedeni ve hareketi araç olarak kullanan bir psikoterapi çeşididir. Seanslarda hem sözel paylaşım vardır, hem de hareket. Beden ve zihin ilişkisine dayalı olan bu yaklaşımda doğru-yanlış, güzel-çirkin ayrımı yoktur, yapılan her hareket doğru harekettir. Katılımcılar seansta içgüdülerini takip ederek hareket eder. Terapistin yönlendirmeleri ile katılımcı duygularını, düşüncelerini, deneyimlerini bedeniyle ve hareketleriyle ifade eder ve doğaçlama bir dans ortaya çıkar. Farkındalık ve bir amaçla yapılan bu hareketler normal bir dans türü ile alakası olmayıp, tamamen psikolojik terapi olarak uygulanır.

Normalde meme kanseri tedavisi boyunca iyileştirmenin odağı fizikseldir, doğal olarak amaç hep kanserli hücrelerden arınmaktır.
Doktorlar, aile ve kadının kendisi, bedeni iyileştirmek adına yoğun bir süreçten geçer. Ancak kadının ruhuna şifa vermek de kadının bütünsel olarak iyileşmesi için kritiktir. Yaşanan duygusal ve ruhsal zorlukları bastırmak yerine, onlara ilgi göstermek ve ifade etmek önemlidir. Yaşadıklarını konuşmak bile faydalıdır ama sadece sözel olarak değil, fiziksel olarak da ifade imkanı bulur dans terapisinde. Bedeninde taşıdığı ağırlıkları, sıkıntıları ve duyguları dışa vurdukça yoğun bir rahatlama duygusu yaşar. Sözel paylaşımların yanı sıra seanslarda farklı egzersizler yapılır. Mesela içimizdeki sevgiye, kendimizi sevdiğimizi hatırlamak için bedenimizdeki her noktaya sevgi ile dokunuruz, onu tekrar bir çocuk gibi keşfederiz veya bedenimizde öfke hissettiğimiz bir yer olduğunu fark edebilir, onu nefesimiz ve hareketimizle dışa vururuz ya da hareketli bir imgeleme çalışmasında bir ağaç olduğumuzu hayal edip, rüzgarın esintisiyle dans ettiğimizi hayal edebiliriz… Sözel terapilerden en büyük farkı, bedeni entegre etmesidir. Yaşadığınız duyguları bedeniniz daha yoğun ifade etmenizi sağlar, aynı zamanda da fark ettiklerinizi daha derin içselleştirmenize yarar.

Dans terapisi gören kişilerin hayatlarında nelerin değiştiğini gözlemlediniz?
Katılımcılar da dans terapisi sonrasında duygularını sizinle paylaşmışlardır eminim…

Dans terapisindeki ilk ve en önemli temellerden biri, kendini sevmek. Olduğun gibi kendini ve anı kabul edip kendine sevgi vermeyi hatırlıyoruz birlikte. Seanslara katılan kişilerin en çok söylediği cümlelerden biri, “kendimi sevmeyi unutmuşum, kendime sevgi vermek beni mutlu etti.” Diğer bir önemli his de özgürlük hissi. Seanslarda insanlara en iyi gelen şeylerden biri, yargısızca hareket etmek. Düşünmeden, programlamadan sadece olduğu gibi kendini ifade etmek. Hem kendilerini yargılamamak, hem de başkaları tarafından yargılanmamak insana inanılmaz bir hafiflik duygusu veriyor. “Kendimi özgür bırakabildiğimi ve kimsenin beni yargılamadığını hissetmek çok rahatlatıcı”, en sık duyduğum cümlelerden biri.

Kadın olmanın en bilinen, gözle görünen yüzü, dokunduğu her yere güzellik taşımak, güzel görünmek istemek ve güzel hissetmek demek biraz da. Ve aniden meme kanseri karşınıza sert bir şekilde çıkıp duygularınızı alt üst edebiliyor. Tedavinin yan etkisiyle saçlar dökülüyor, meme kaybı yaşanabiliyor… Endişeli bir ruh haline bürünebiliyorsunuz. Olumlu duyguları yeniden kazanmakta veya edinmekte dansın ve psikolojik terapilerin rolü nedir? Maalesef dediğin gibi kadın için bu temalar zorlayıcı olabiliyor. Tedavi sonucu özellikle meme kaybı veya saç dökülmesi gibi durumlar kadına duygusal olarak ciddi darbe verebiliyor. Bunlar ile baş etmek için o anki duyguları; öfkeyse öfke, hüzünse hüznü ifade etmekte fayda var. Ama en önemlisi kadının her şekilde güzel olduğunu hatırlaması ve hissetmesi. Bir meme değil kadını güzel veya kadın yapan, kadının kendisidir ve hiçbir şey bunu ondan alamaz. İçindedir o kadın duygusu, ruhundadır… Bunu hatırlamak ve yaşatmak önemli. Günlük yaşantımızda, meme kanseri ile mücadele etmeyen bir kadın bile çok doğal olarak kendi güzelliğinden şüphe edebiliyor, öz güveni yüksek olmadığı anlar oluyor… Bir de üstüne böyle bir tedavi gören kadın için elbette belli zorlukları oluyor. Önemli olan bu süreçte bunları aşmak için ne yaptığı. Tüm kadınların güçlü olduğuna inanırım ben. Sadece bazen içimizdeki gücü, içimizdeki güzelliği hissetmeye ihtiyacımız oluyor. Dans terapisi seansında bunlara temas ediyoruz birlikte. Kadının yaşadığı tedaviye ruhsal olarak teslim olup çökmesi yerine duygusal olarak gücüne temas edip onunla dimdik yüzleşmesi için birlikte dimdik duruyoruz. Güçlü olmak bazen gülmek, bazen ağlamak anlamına gelebilir. Yeter ki içimizdeki gerçek duygulara temas edip onları ifade edelim. Elbette dans terapisi aynı zamanda hafifletici de oluyor, kullandığım müziklerle insanın moralini yükselten, neşeli ve keyifli anlarımız oluyor. Dolayısıyla dans terapisi duygusal dengeyi hissetmek için çok faydalı.

Dans terapisi ve diğer grup terapilerinin de çok önemli bir başka faktörü de paylaşıma dayalı olması. Kendi ile benzer süreçlerden geçen kadınların birbirleri ile yaşadıklarını paylaşması gerçekten çok hafifletici ve sağlıklı oluyor. Hem başkasından güç almak, hem de başkasına destek olabilmek katılımcılar için mutluluk veren bir şey. Dans terapisinde de hem sözel hem de birlikte dans ederken çok samimi ve eşsiz paylaşımlar yaşanıyor.

Biraz da sizin hayatınıza dönelim. Çok sık seyahat ediyor ve dünyayı izliyorsunuz. Gezmek ve haber programlarınızdan dolayı dünya gündemini yakından an be an izlemek size neler kazandırıyor?
Dünyayı turist olarak gezmek ile gazeteci olarak gezmek tabi ki çok farklı, insanlarla röportaj yapıp yaşadıkları hayatları görmek çok enteresan. Farklı bakış açılarını görmemi sağlıyor, büyütüyor beni, vizyonum genişliyor. insanları tanımayı seviyorum, farklılıkları görmek beni heyecanlandırıyor. Elbette birçok anda insanların mücadelelerini de görme şansım oluyor. Mesela Kobani savaşında sınırdaki insanların zorluklarını gördüm geçen sene, bu sene Burma’daki kadınların yaşadığı eşitsizlikleri gördüm, içim parçalandı! Bunları görmek enteresan. Benim kişisel sürecimde duygusal olarak en çok yaşadığım duygu şükran, gerçekten yaşadığım hayata her gün şükrediyorum, her şeyin değerini daha çok farkında olarak yaşamaya çalışıyorum.

Bunca yoğunluk ve koşturmaca içinde kendinizi nasıl şarj edersiniz?
Benim için şarj olmak demek, genelde dans demek. Enerji atarken enerji ile doluyorum ben dans ederken.

Son soru; dans terapisi yapmak isteyen kadınlar seanslara nasıl katılabilir ve sizinle nasıl iletişime geçebilirler?
Bu sene meme kanseri hakkında çok güzel bir belgesel yayınlanmak üzere, Nejla Demirci’nin yönetmenliğinde olan bu film için dans terapisi de uyguladık, benim için çok özeldi. Benim websitemi takip edip, bana michal@michalbardavid.com adresinden ulaşabilirler. Farklı dernekler aracılığı ile duyuruyor olacağım.